Ekspresyonizm

Resim, edebiyat ve müzikte XX. yüzyıl başlarında ortaya çıkan bir sa¬nat akımıdır. Özellikle resim ve plâstik sanatlarda uygulanmıştır. Türkçede ifadecilik manasına gelen ekspresyonizm kelimesi, ilk defa 1911de kullanılmıştır. Bu akım Akademizm, Natüralizm ve Empresyonizme karşı bir tepki olarak doğmuştur. Tez olarak, tabiatın insan ruhuna göre anlatımını savunur. Bu yüzden insan ruhu birinci, tabiat ise ikinci plândadır. Resim, duyguların dışa vurması için bir vasıta, in¬sanın ruh hâlini anlatan bir sanattır. XX. yüzyılda çok tutulmuş, bu arada Kübizm ve Sürrealizm gibi modern sanat akımlarının doğmasında, önemli ölçüde rol oynamıştır. Bu akımın en büyük temsilcileri P.Cezzanne, Van Gogh, Toulouse-Lautrec, P.Gauguin, E.Münch ve Nodler dir.. Kelimenin Türkçe anlamı "ifadecilik" veya "dışavurumculuk" tur. Kelimenin kullanılma tarihi 1850 lere kadar inmesine rağmen, kavram olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı tartışmalıdır. Bazı araştırmacılar, kavramın ilk olarak Almanya da Wilhem Worringer tarafından 1911de; bazıları da Paul Cassier tarafından 1910da kullanıldığını iddia etmektedirler. Bununla birlikte ekspresyonizm akımının kamuoyuna mal olması 1910lu yıllarda yaygınlaşması ise 1916 dadır. Akım 1925e kadar varlığını sürdürmüştür. Munch Birinci Dünya Savaşı öncesi yıllarda Almanyada doğan ve savaş yıllarında gelişip diğer ülkelere de yayılan ekspresyonizm, bunalan Avrupanın yeni arayışlarından biridir. Bu sebeple onun temelinde, huzursuzluğun ve tedirginliğin yarattığı başta "yeni insan" başta olmak üzere, yeni bir dünya, yeni bir sosyal yapı, yeni bir gerçek. yeni bir sanat bir arayışı veya özlemi vardır. Bir başka açıdan bakıldığında da ekspresyonizm tepki hareketidir. Sanatı bilimsel kadercilik veya görünenle sınırlayan natüralizmden anın geçici izlenimlerini esas alan empresyonizme; Sanayi Çağının manasızlaştırdığı veya bütünüyle maddileştirdiği hayattan burjuva ahlakına; savaşın getirdiği yıkımlardan ekonomik dengesizliklere kadar, içinde yaşanılan hayatın bütün değer ve müesseslerine yöneltilen bir tepki hareketi. Bir başka ifadeyle ekspresyonizm yalnızlaşan aydın insan ruhunun çığlığıdır. Her şey şeyden önce ekspresyonizm, bunalımlı bir dönemin duygularından ayırt edilmez. Bu bunalım, 1905-1914 arasında yazarı, resim yapan ve oyun sahneye koyan bir kuşağın tüm üyeleri tarafından baştan başa yaşanmış ve dile getirilmiştir. Sanatçılar, bir huzursuzluk ve gerçekleştirme gücü yoksunluğu duyuyorlar, gözleri önündeki gerçekten hoşnut kalmıyorlardı. Temelleri sarsılan Almanyanın sanayileşmesindeki gelişmesinin (doğurduğu) sonuçların acısını çekiyorlardı. Kırık dökük insan ilişkileri, kentlerdeki yaşamın delice hızı, köleliğin her çeşidi değer ölçüriydi. Ekspresyonistler ayaklanmadan yanaydı. Hepsi aileye, öğretmene, orduya, İmparatora ve kurulu düzenin tüm yandaşlarına karşıydılar. Öte yandan aşağılanmış yaratıkların, düzenin kıyısında kalanların, ezilmişler topluluğunun, yoksullar, akıl hastaları ve gençlerin dayanışmasını savunuyorlardı." "Dışavurumcular, sanayi toplumunun bayağı dünyasını iskelet gibi ve suni yapılar çıkardığı için reddediyorlarsa, izlenimci sanatı ve edebiyatı da gösterişli ama özden yoksun dış yüzeyler sundukları, kendilerini besleyen toplumun şeytaniliğini gizledikleri için reddediyorlardı. Dışavurumcu sanatçı, izlenimci sanatçının tersine, alışılmış gerçekliğin celladı olacak, insan psikesinin bağladığı kabuğu kıracak, kısıtlanmış enerjilerin kayıtsızca dışa vurulmasını sağlayacak peygambervari bir hayalci olarak görüyordu kendini."Çökmüş" geleneksel dünyayı temsil, tasvir ya da taklit etmiyor, sıradan nesneleri normal bağlamlarından soyutlayıp, yolunu kaybetmiş olan geista (ruha) ışık gönderen fenerler biçiminde yeniden inşa etmeyi amaçlıyordu. Tıpkı döngücüler gibi, konuya değil yaratıcılığa, sanatçının katkısına saygı duyuyordu." Ekspresyonistlerin söz konusu tepki veya özlemlerinde yöneldikleri beş şahsiyet mevcuttur. Bunlar; Hz. İsa, Darwin, Nietzche, Marks ve Freuddur.