Dadaizm

Dadaizm, her türlü dil ve estetik kuralını yıkmayı amaçlayan bir sanat akımıdır. Dadaizm akımı 1915-1922 yılları arasında başlamıştır. New York, Paris,Berlin,Köln,Hannover ve Zürich'te hemen hemen aynı anda başlamıştır. "Dada" sözcüğü, 8 Şubat 1916'da, Zürih'te Terrasse kahvesinde, bir sözlüğün rasgele açılması sonucunda bulunmuş ve benimsenmiştir. Jean Arp,Richard Hülsenbeck, ,Marcel Janco ve Emmy Henningsin aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih'te Hugo Ballin açtığı cafede toplanmasıyla benimsenmiştir. I. Dünya Savaşının katliamlarına ve budalalığına duyulan nefret ve tiksintiden doğan bu hareket, şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, Avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekte ve alışılmış estetiğe karşı çıkan yapıtlarını anlatmaktaydı. Kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı. Dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir. Savaşın bitmesinden sonra 1918'de Dada hareketi Almanya'ya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı. Tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşırtmak ve onu uyuşukluğundan çekip çıkarmak isteyen dadaistler, bunun için yerleşik dil ve estetik kurallarına başkaldırdılar. Sözcüklerin sözlük anlamını bile yadsıdılar. Dadacılık, ABD'de Alfred Stieglitz ve Walter Arensbergs gibi iki zengin sanatseverin çabalarıyla gelişmiştir. "DADA" Fransızca'da tahta at anlamına gelen bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. I.Dünya Savaşının ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Fransız edebiyatında 20. yüzyılın başlarında gelişen bu akım, savaşın hemen sonrasında geliştiği için güvensizlik ve umutsuzluk ortamının ürünüdür.Dadaizmle beraber pek çok yeni şey gelişmiştir:yeni düşünceler, yeni hedefler ve yeni insanlar gibi.Diğer sanat akımlarının aksine, dadaizm belli karakteristiklere bağlı değildi.Dadaist sanat, onu okuyan ya da gören kişinin yorumuna veya algılamasına göre değişiklik gösterebilirdi.Dadaizm sayesinde, insanların duyguları o anda nasıl hissettiklerine bağlı olarak gelişirdi.İnsanın anlamsızlık üzerine kurduğu mantıksal bağı bulunmayan anlam dışılık konmalıdır.Dadaizm, sanata karşı doğanın yanındadır.Dadaizm'e göre doğada anlam yoktur, buna göre de sanatta da anlam olmamalıdır. Marcel Duchamp 1916 'dan bu yana etkisini sürdüren bir modern sanat akımı. Yalnız resim ve heykelde değil, tiyatro, sinema ve edebiyat alanlarında da yayılmıştır. Sürrealizm, resim ve heykelde betileri gerçek dünyadaki ilişkilerine göre ele almaz. Aksine, bunlar asla var olmayacak düşsel bir ortam yaratacak bir kompozisyon içinde sunulurlar. Bazen, betiler tek tek ele alındıklarında tümüyle gerçekçi bir teknikle yaratıldıkları görülür. bu durumda, yapıtı gerçeküstücü kılan şey, sadece kompozisyonun "olası" bir dünyayı betimlememesi olacaktır. Bazen ise, hem betiler düşsel yaratık ve nesnelere aittirler, hem de bunlar düşsel bir kompozisyon içinde sunulurlar. En ünlü sürrealistler arasında r. magritte, p. delvaux ve s. dali adları sayılabilir.2. sürrealizm sürrealist (gerçeküstücü) adıyla ortaya çıkan sanatçılar birçok modern ressamın resimdeki biçimsel niteliklere verdiği önemin aksine, resmin konusuna, anlattığı şeye önem vermişlerdir. Sürrealistler resmin, düş türünden anlamsız bir hikâye anlatmasını ve seyircide şaşkınlık yaratacak, onu sarsacak bir etkinlikte olmasını isterler. Sürrealistler geçmişteki bazı sanatçılara da bağlanmışlardır. Sözgelişi, hieronymus bosch, guiseppe arcimboldi gibi resim sanatına büyük ölçüde düşsel fanteziyi sokmuş olan ressamları, rimbaud, marquis de sade, lewis carrol, lautreamont gibi edebi kuralları zorlamış, engin fantezileriyle ün yapmış yazarları kendi habercileri saymışlardır. Bunların yanı sıra modern çağın ünlü naif resim ustası henri rousseau (gümrükçü rousseau) da sürrealistlerin babalarından biri sayılmıştır. Sürrealizmin doğmasında en önemli etkenlerden biri, kuşkusuz ünlü psikanalist freud'un, bilinçaltı sorunlarını ve düşleri açıklayan araştırmalarıdır. Akımın sözcülüğünü genellikle şair andre breton yapmış ve alışılmış, klasik güzellik anlayışını açıktan açığa alaya almıştır. Sürrealizm akımı, bilinçaltını yansıtan fantezinin yalnız sanat alanının tekelinde olmadığını, bütün insan hayatının fantastik bir açıdan görülmesi gerektiğini de savunmuştur. Birbiriyle ilgisiz görünen biçim ve nesneleri bir araya getirmek, bir bütün içinde sunmak, bunları bazen perspektif bir derinlik içine yerleştirmek ya da düz bir yüzeyde şaşırtıcı bir biçimde toplamak, sürrealistlerin belli başlı eğilimlerindendir. İlkel toplumların sanatı, büyüsel nedenlerle bu açıdan zengin görünüşte olduğu için, sürrealistler bu ilkel sanat dünyalarından, özellikle okyanus adalarının sanatından çok etkilenmişlerdir. Birbiriyle ilgisiz nesneleri bir bütün içinde toplamak, bu nesnelerin birbirlerinin niteliklerine dönüşmesini sağlayacaktır. Bu, sürrealizmin metamorfik biçim değiştiren niteliğidir. bu nitelikte eserler ernst (1891-1976), arp (1887-1966), picasso, duchamp (1887-1968), klee (1879-1940), miro (1893-1983), masson (1896-1987), delwaux gibi ressamların çalışmaları arasında görülür. Özellikle yves tanguy (1900-1955)'nün eserlerinde benzer biçimler, bir çöl mekânı içinde fantastik bir dünyanın yaratıklarıymışçasına engin bir hayali yansıtırlar (r. 176).3. sürrealist resimdea. erotizm :eğer bellmer, dali, labisse, miro, molinier ve clovis troille'in bu kitaptaki en şehevi resimlerini inceleyecek ve aragon, breton, eluard ve péret'nin aşk şiirlerini anımsayacak olursanız, şairlerle ressamların kadın konusuna zıt yaklaşımlarda bulunduklarını görürsünüz. sürrealist şiirde kadın iyi ve tapınılacak bir yaratıktır: sürrealist resimde ise kötü ve kin duyulacak biri.miro'nun bir kadın başı (1938)'na ve picasso'nun boisgeloup dönemine ne demeli? bu sanatsal tutuma yön veren sadece kötü kadınlar değildir. çekici genç kızlar bile kolayca birer canavara dönüştürülebilir. styrsky bize bir kadının bacaklarının bir bıçağa kılıf ödevi gördüğünü göstermektedir (kolaj). ve max ernst'in kolajlarında sadizmin her çeşidini bulmak mümkündür. bellmer buluğ-öncesi bir kız çocuğunun bacaklarını ayırmakta ve görünüşte bu kız, acı çekeceği oyunlara özlem duymaktadır. toyen'in infazın tehiri'nde bacaklarından asılı bir kadın görülmektedir. brunius'un yaptığı kolajdaki kadın, sakallı bir adam tarafından hırpalanmaktadır. dali, uyumakta olan bir kızın üzerine atlayan iki kaplan çizmiştir (1944). labisse'in peçesiz gelecek'inde kadın yavaş yavaş ölüme doğru solarken memeleri açıkta olarak bir tür fetişizm'e katkıda bulunmaktadır. sürrealist erotizmin tek konusu kadın değildir. sevişmenin birçok çeşitleri, özellikle sapık biçimde olanlarının ele alındığı birçok yapıt vardır. bellmer'in ve erotizmi vahşet derecesinde işleyen molinier'nin yapıtları, bu konuda örnek oluşturabilir.