19. yy'ın sonlarında bir grup Fransız şairin başlattığı edebiyat akımıdır. Bu akım daha sonra resim ve tiyatro alanlarına da yayıldı. 20. yy Avrupa ve ABD edebiyatları üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Simgeciler bireyin duygusal yaşantısını dolaysız bir anlatım yerine, simgelerle yüklü örtük bir dille dışavurmasından yanaydılar. Simgeci şiir ve edebiyat kuramlarının etkisiyle başlayan simgeci resim, gerçekliğin nesnelciliğine ve izlenimcilik akımının artan etkisine bir tepki olarak doğdu. Bu akımların somut göstermecilik anlayışına karşı simgeci ressamlar düş gücüne dayalı bir anlatımdan yanaydılar. Burada sözü edilen "düş" yaratıcıdır. Düş sembolistlerin devrimci ve yenilikçi gücüdür. Her biri bu yeteneği, işlemiş, geliştirmiş ve kendi özgünlüğünden kendi kişisel serüveninden yola çıkarak yaratıcı amaçları doğrultusunda kullanmışlardır. Sembolistler topluluklar, klikler oluşturdular, kendi kahveleri, kendi küçük dergileri ayrılıkçı sergileri vardı. Ama bütün bunlar, çoğu zaman topluma uymayan, topluma karşı yıkıcı bir anlayışın izlerini taşıyordu. Öyle ki bu sanatçılar ve şairler topluluğu bir kapalı kutuydu ve aslında bir anarşik bireycilikler topluluğuydu. Bu küçük, yapay toplum, özgünlükleri aşırıya varan ve kimi zaman da skandallara dönüşecek kadar ileri giden tuhaf kişilerden oluşuyordu.
Gauguin
Sembolizmin her önemli kişisi kendine özgü bir kişilikte tanındı. Gerçekte, bu tuhaf suç ortaklığı onların yaşama biçimlerinde yani ortak tavırlarında ortaya çıkıyordu. Alışılmamış bohem ve öncü nitelikli oldukça kışkırtıcı davranışları olan toplum içinde toplum, küçük özel bir toplum söz konusuydu; sanat ve şiiri kendi burjuva güvencesine kendi düzenine, kendi sınai ve mali gücüne, kendi kaşarlanmış ve üstencilerinin sağladığı doyumlara demir atmış bir düzenin anlayışının dışında arayan çok yüksek bir düşünce söz konusuydu. Öyleyse, son derece sağlam temelleri üzerinde yapılanmış olan bu toplumun karşısında tarihe sembolizm başlığı altında geçmiş olan bu yaratıcı gerçekliği bir başka topluluk ama azınlık ve aşağılanan bir topluluk olarak kabul edebiliriz. Sembolizmin her önemli kişisi kendine özgü bir kişilikle tanındı; çarpıcı olayların izini taşımasa da her birinin özel bir yazgısı vardır. Sembolizm bu noktada Romantizme benzer. SEMBOLİZMİN DOĞUŞU VE TEMSİLCİLERİ XIX. yy'da pozitif birimler alanındaki ilerlemeler edebiyat ve resim sanatlarında da etkilerini göstermiş, edebiyatta natüralizm, resim sanatında empresyonizm doğmuştur. Empresyonizmin natüralist etkisine tepki olarak doğan sembolizm 1885-1895 yılları arasında geçerli olmuştur. 1886 yılında ozan Jean Nareas sembolizm manifestosunu yayınlamıştır. Ozan sanatta bütün ifade türleri arasında yaratıcı zihniyetin en akılcı temsilcisinin sembolizm olduğu inancındadır. Fransa'da doğmuş olan sembolizm Baudelaire, verlaine, Rimbaud, Mallarme'nin şiirleriyle Fransa dışına yayılmıştır.